YAKARI / Özdemir İnce
Şairler esnafı pîri Hasan Bin Sâbit’e
İdris Peygamber, terzilerin pîri,
izin ver güzel bir şiir yazayım ben de,
yaşım kırkı geçti yaşlanıyorum artık,
izin ver güzel bir şiir yazayım ben de,
“ozan” desinler bir kez ölmeden önce.
İdris peygamber, terzilerin pîri,
el ver artık kendi dükkânımı açayım,
bir kaftan keseyim kendime ben de,
astarı sözcüklerden dikişi ibrişimden.
Ben de güzel bir şiir yazayım artık,
okudukça kıskanıyorum öteki kalfaları,
şarapları bol, ilham perileri oturaklı,
biliyorlar geceler kaç saat sürer
günler kaç fersah. El vermiş ustaları.
Ben de güzel bir şiir yazayım artık,
cebine kuş üzümü, sarı leblebi doldurayım,
parklara götürüp simitler alayım ona
kıvırcık saçlarını rüzgârla tarayayım.
Ben de güzel bir şiir yazayım artık,
son günlerimde yalnız kalmayayım.
İdris peygamber, terzilerin pîri,
ey bütün pirleri bütün mesleklerin,
izin verin bir tek dize yazayım, tek bir dize,
bir kez “oldu” desinler ölmeden önce.
Ankara, 2.3.’79
“Elmanın Tarihi”, Cem Yayınevi, 1. Basım: İstanbul: 1981, sayfa 25-26.
Yakarı Şiiri Üzerine / Erkan Karakiraz
Önce numerolojik kafayla başlayayım: Özdemir İnce, ‘Yakarı’* şiirini, 1 gün içerisinde (kitapta şiirlerin altına düşülen tarihler şiirlerin bitirildiği tarihler olmasa gerek), 2 Mart 1979 Cuma günü yazdı. O tarihte, yıl hesabıyla 43 yaşındaydı. Şiir, 1981 tarihli Elmanın Tarihi kitabında yer aldı; daha önce bir dergide de yayımlanmış olmalı. Ben de bu yazıyı, tam 43 yıl sonra, 2 Mart 2022 Çarşamba günü, 47’imde yazıyorum. Bu sayılardan/tarihlerden bahsetmek -benim kendi takıntılarımı tatmin etmek dışında- ne işe yarıyor? ‘Yakarı’ şiiri söz konusu olduğunda, evet, işlevleri var.
Mistik olandan yararlanmanın şiirin ilk örneklerinden itibaren görülmeye başlanması, şairin yalvaçlık mertebesine ve vahiy gelircesine ilham gelmesine inanmadaki eğilim, Rimbaud’nun erken yaşta şiiri kökten değiştirmesi örneğiyle şairlerin iyi şiirin yazılma/yapılma yaşına bakışının değişmesi vs. gibi unsurlar düşünüldüğünde, ‘Yakarı’da bahsi geçen/geçmeyen tüm konular, temalar, isimler, sayılar, atıflar, ithaflar ve tarih bilgisi önem kazanıyor.
Nasıl? ‘Yakarı’da, özne, yazının/şiirin ölümsüzlüğe kapı aralayan yanına duyduğu arzu sebebiyle, İslam ve Hz. Muhammed methiyeleriyle tanınan Hasan bin Sâbit’ten, kalemle yazı yazıp elbise diken ilk insan olma özelliği de taşıyan üçüncü peygamber Hz. İdris’ten medet umuyor. “Yaşım kırkı geçti yaşlanıyorum artık,/ izin ver güzel bir şiir yazayım ben de” dizeleri, şairin yalvaçlık zamanının geçmekte olduğunun telaşıyla (örneğin Hz. Muhammed 40 yaşında, Hz. İsa 30-33 yaşlarında, Hz. Yusuf 30-40 yaşlarında, Hz. Musa 20-30 yaşlarında, Hz. Süleyman ise 13 yaşında peygamber olmuştur) kapıldığı umutsuzluğu betimliyor. Özne öyle umutsuz ki şiirin en son bölümünde güzel bir şiir değilse de tek bir dize yazmaya razı geliyor: “izin verin bir tek dize yazayım, tek bir dize,/ bir kez ‘oldu’ desinler ölmeden önce.” Şairin ancak zamana bırakılmış iyi bir yapıtla ölümsüzleşeceğinin bilgisiyle sarf edilmiş olması açısından “ölmeden önce” vurgusu, ayrıca önemli.
‘Yakarı’nın yer aldığı Elmanın Tarihi kitabında, Özdemir İnce’nin şiir yazma süreçleri, yapıtın neliği ve yapıtaşlarının konuşlandığı zemin/coğrafya üzerine yerel/evrensel ölçekte çokça kafa yormuş olduğunu gözlemliyorum ki sonraki kitaplarında da sürdürüyor bu seçimini. Yukarıda ortalığa saçtığım gereksiz bilgilere karşın ‘Yakarı’nın alametifarikası, şairin eleştirel iğnesini öncelikle kendisi üzerinde denemeyi ihmal etmemesinde. Şairin vazgeçilmez temaları hâline gelen ve en son örnekleri Gençler İçin 50 Turfanda Miir kitabında bulunan bu türden içerik yönelimleri, şiirlerinde, çoğunlukla mizahi bir yaklaşımla ve ironi çerçevesinde karşımıza çıkıyor.
‘Yakarı’, bana en çok İzzet Yasar’ın ‘Asla Yazamayacaksın O Şiiri’ şiirini anımsatıyor; ki Yasar orada, bir yandan Turgut Uyar’a çatar ya da saygı duruşunda bulunurken diğer yandan Bresson’un ‘Au Hasard Balthazar’ının yüksek şiirsel sinema dilini yere göğe sığdıramaz ve belki de İnce’ye gizli/aleni yanıt verir.