CEMAL SÜREYA / Sinan Özdemir

C

Afyon Garındaki / Cemal Süreya

 

Afyon garındaki küçük kızı anımsa, hani,
Trene binerken pabuçlarını çıkarmıştı;
Varto depremini düşün , yardım olarak Batı’dan
Gönderilmiş bir kutu süttozunu ve sütyeni.

Adam süttozuyla evinin duvarlarını badana etmişti,
Karısıysa saklamıştı ne olduğunu bilmediği sütyeni,
Kulaklık olarak kullanmayı düşünüyordu onu kışın;
Tanrım gerçekten çocukluk günlerinizde mi?..

Eşiklere oturmuş bir dolu insan
Keşke yalnız bunun için sevseydim seni.

Afyon Garındaki / Sinan Özdemir

Güz Bitiği’nin ’20 kısa şiirinden’ biridir Afyon Garındaki. Bu bölümde başlıklar alt alta yazılmış ikişer sözcükten oluşmaktadır. Bu sözcükler aslında ilk dizelerin ilk iki sözcükleridir. Yani dizim yan yana olmalıdır. Bu ayırma hali kısa şiirden beklenen yoğunluk ve çok katmanlılığı işe koşmak için bir tercih gibi durmaktadır. Başlangıcın şiire ad olması halk şiirinin esasen  başlıksız oluşunu anımsatırken alt altalık İkinci Yeni’nin dizeyi parçalayan ‘artlama’ tekniğini düşündürmektedir. Ayırma ayrıca ayrılığı getiriyor akla ki buradaki şiirlerde yalnızlık, ayrılık çok sefer işlenmiştir. Keza söz konusu şiirde de ‘küçük kızın’ trene binip şehirden ayrılışından, ‘eşiklerdeki bir dolu insan’ın evlerinden ayrı durmak zorunda kalışlarından bahsedilmiştir. Tüm şiirlerin sonunda tekrarlanan final dizesi “Keşke yalnız bunun için sevseydim seni” ise ayrılıkla birlikte daha birçok duygu-durumunu, örneğin bu şiirde depremle gelen dram, fakirlik, taşralılığın saflığı gibi, melankolik gerilimi tırmandırarak sonlandırmaktadır şiir(ler)i.

Meşhur ‘Fotoğraf’ şiirinde olduğu gibi Süreya’nın özellikle kısa şiirlerinde yer yer fotoğrafik bir yapı göze çarpar. Süreya’nın genel atmosferine uygun bir tekniktir bu. Afyon Garındaki’ni de bu türden şiirlerin içinde anabiliriz. ‘Anımsa’ ve ‘düşün’ seslenişleriyle  hem sen’i hem okuru kısa-an-fotoğraf şiirin ardındaki duygu duruma çağırır şair. Bu bir eksikliği tamamla değil orada donma davetidir. Çerçeveden içeri sızan davetlinin asılı kalma durumu. Tıpkı “Tanrım gerçekten çocukluk günlerinizde mi?” dizesindeki eksiklik hissi ya da “eşiklere oturmuş bir dolu insan” dizesindeki donma halinde olduğu gibi.

Güz Bitiği’nin yayınlanma tarihi 1988’dir. Varto depreminin (1966) ve Marshall Planı’nın (1948-51) tarihlerine bakılırsa 20 yıllık, 40 yıllık geriye dönüşler bir albümün sayfalarında gezindiğimiz düşüncesini güçlendirir. Tam bu noktada anacağımız süt tozu meselesi şiirin can alıcı trajedisidir. Batı (Amerika, İstanbul) depremzede bir çifte yardım olarak tahminen başka şeylerle birlikte süt tozu göndermiştir, anladığımız kadarıyla giysi yardımlarının bir parçası da bir sütyendir. Bunlarla ne yapacaklarını bilmiyordur Vartolu karı koca. Bu yüzden süt tozu evin badanasında kullanılmış, sütyen ise kışın kulaklık olarak kullanılacaktır. Şiirde yer alan bu somut malzemeler anlatıcının trajikomik bağdaştırmaları sonucu siyasal, sınıfsal uçurumu derinleştirmiş olur. Ülkenin batısı doğusundan, onun dünyasından bihaberdir. Amerika ise kendi kutbunu güçlendirmek için küçük balığı yemleştirmektedir. Bu yönüyle doğrusal bir yörünge izlemektedir kötücül-uzaktaki.

İkinci Yeni’ye yönelik geçmişteki eleştirilerin başında bu şiirin bireyci, toplumdan kopuk, soyut (anlamsız) oluşu vs. geliyor. Bunun beridekinin bu şiiri alıştığı kıstaslara oturtamamasından ileri geldiğini düşünebiliriz. Halbuki olan şey şiirin alanının genişlemesi, yeni imkanlara kavuşmasıdır aslında. Tabi bugünden bakınca başka şeyler de çarpıyor göze. Örneğin bireyci suçlaması… Gerçekten bireyci mi bu şiir yoksa bu mevzuda eksik kalan bir şeyler mi var? Merkeze bireyi almak (bireyciden kasıt bu olmalı) bir tercihtir, artısı eksisi ise şiirle görülebilecektir. Ayrıca ilk elden bunun modernist bir tavır olduğunu da söylemek mümkün. Peki İkinci Yeniciler bireyi gerçekten her yönüyle ele aldı mı? 50’lerde 60’larda Türkiye’de ya da neredeyse bir insan neydi, nasıl yaşıyordu, üstünde, altında, etrafında ne vardı? Bu noktada da sanırım benim değerlendirmem eksiye yakın olacak. Fakat işin toplumcu, toplumdan kopuk kısmında da bu çerçevede sözü edilebilecek bir sıkıntı var; yani eleştirenlerin tarafında. Ağırlık merkezinde toplumsal bir damar yok belki İkinci Yeni’nin ama toplumdan kopuk demek haksızlık etmek olur. Aklıma hemen hafızada kolay durduğundan Cansever’in Mendilimde Kan Sesleri’si geliyor. Toplumu yazmıştır bu şairler. Bunu yaparken de eski biçimler, enstrümanlar bir kenara kesinkes bırakılmamıştır (ki bırakılmasında bir sakınca görmüyorum). En azından Süreya için bunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Afyon Garındaki bu bireşimin güzel örneklerindendir.

İkinci Yeni neredeyse bugüne kadar, 70 yıldır etkin bir şiir olarak toplamımızda sağlam bir yer edindi. Elbette karşı duranı da çok oldu. Süreç içerisinde inkarını, iddiasını şiirine yol yapamayanlar oldu kaybolanlar. Örneğin İkinci Yeni sonrası ortaya çıkan toplumcu damardan çok isim önceki şiir deneyimini, İkinci Yeni öncesi şiir de buna dahil, yükünü kendini altta bırakacak şekilde heba etmiştir. Bu sırada İkinci Yeni’ye karşı çıkmayan, izinden giden ama izi olmayan yılışık bir şiir de 2000’li yıllara kadar mıy mıy ritmini sürdüredurmuştur.

Son olarak yazımızın bir kanıtlama belgesi olmadığını hatırlatarak bitirelim. Ucu açık birçok söz söyledim, açılması beklenebilir bazı saptamalarda bulundum. Fakat böyle bir gaye taşımadan telefonumun notlar bölümünü açıp yazdım bu yazıyı. Afyon Garındaki Türk şiirinin güzel örneklerinden biri demek için.

CEMAL SÜREYA

(Pülümür, 1931 – İstanbul, 1990)

  • Şiir
    • Üvercinka (1958)
    • Göçebe (1965)
    • Beni Öp Sonra Doğur Beni (1973)
    • Sevda Sözleri (1984, Üvercinka, Göçebe,Beni Öp Sonra Doğur Beni, Uçurumda Açan-1984- ile birlikte)
    • Güz Bitigi (1988)
    • Sıcak Nal (1988)
    • Sevda Sözleri (1990, 1995, tüm şiirleri)
    • Korkarak Vinç

    Deneme- Eleştiri

    • Şapkam Dolu Çiçekle (1976)
    • Günübirlik (1982)
    • 99 Yüz (1992)
    • Uzat Saçlarını Frigya (1992)
    • Folklor Şiire Düşman (1992)
    • Aydınlık Yazıları/ Paçal (1992)
    • Oluşum’da Cemal Süreya (1992)
    • Papirüs’ten Başyazılar (1992)
    • Toplu Yazılar I (2000, Şapkam Dolu Çiçekle ve Şiir Üzerine Yazılar)
    • Toplu Yazılar II (2005, Günübirlikler)

SİNAN ÖZDEMİR

[Gaziantep, 1984] Şiirleri Kitap-lık, Varlık, Ücra, Duvar, Japonya, Assolist ve Da Baddest gibi dergilerde yayımlandı. Arkadaşlarıyla birlikte Kontra adlı şiir fanzinini çıkardı (2014-2017).

Kitapları:

Pazıl Bozul (160. Kilometre Yayınları, 2013), Kapital Öldürür! (İsmail Aslan ve Efe Murad ile birlikte, 160. Kilometre Yayınları, 2015), Üzüntü Sabit’i (HeterotopyaYayınları, 2017), Uzaypedal (160. Kilometre Yayınları, 2021).