AHMET HAMDİ TANPINAR / Didem Gülçin Erdem

A

SEN VE BEN / Ahmet Hamdi Tanpınar

 

İçme, ilk yudumda zehirler seni
Bahtın kadehime döktüğü şarap.
Her akşam koynunda uyutur beni,
Her sabah alnımdan öper ızdırap.

Sen, yirmi yaşında bir baharsın ki
Gölgende neş’enin rüzgârı eser.
Düşünen alnımda benim her çizgi
Baharı olmayan bir kışa benzer

Sana ufuklar “Gel! ” diye bağırır,
Ellerinde çiçek haykırarak
Seni gür sesiyle hayat çağırır,
Beni de çiğneyip geçtiğin toprak…

Ve Versus İle / Didem Gülçin Erdem

Adam, uzun trençkotunun önünü iliklemekten hoşlanmasa da hava, her iki eliyle düğmeler arasında kısa sürecek bir ilişkiye sahne olacak denli sert. Halbuki yaşına göre ne kadar fit olduğunu herkes görsün istiyor. Yaşından beklenmeyecek düzlükteki karnını, pantolon askısı değil de hâlâ kemer kullanıyor olduğunu özellikle görsünler… En çok da o görsün istiyor. Uzun uzun görsün. Özdemir Erdoğan, “Küçük Bir Aşk Masalı”nı 85’te besteliyor. 50’lerde olsa adam bu şarkıyla çok içerdi. O yıllarda The Platters, “Only you” diyor; The Everly Brothers, “By by lovers”. Onlarla da içilmiyor ki… Yine aynı yıllarda Adnan Menderes, Demokrat Parti, Elvis ve James Dean falan…

Hecenin on birlisi ile heves arasında güçlü bir ilişki yok; arzu ile de. Homo erectus, şiir olmasaydı homo sapiense sapiens serüvenine hiç çıkamayabilirdi. Burası tamam. Tamam ama bütün o erekte hal, on bir heceye sığdırılamayabilir. Zira rayicin önce 140, sonra 280 karakter olduğunu öğrenmiş bulunuyoruz. Hece, parmaklarımızın diğer uzuvlarımızdan daha önemli olduğu fikrinin kaynakları arasındadır. Halbuki bu, siyasi saikle söylenmiş bir şey değildir. Bu, insanı madde ile çevre arasında yapan ve kuran bir şeydir. Üstelik boşluk, bir eylemdir. Tanpınar da bunu iyi bilir.

Yekpare bir zaman, içinden geçtiğimiz… O halde neşe ve toprak aynı cümlede olabilir. Hayatla ölüm, kışla bahar… Ama sen ile değil; sen ve ben. Arada açılan bu mesafe niye? İnsan, her şey olabilen bir şey değil midir? Bu, olanak demektir. Üstelik, bu bir hâl değil; süreçtir. Birbirlerine benzerlik prensibiyle bağlanması gereken iki failin zaman ve uzamın refere edeceği eşzamanlılıktan mahrum kalması, dünyanın her yerinde can sıkıcıdır. Dahası, arzu, cam bir küredir; düşmesi herkesi biraz ilgilendirir.

Tanpınar otobiyografik şiire inanıyor muydu? Önemi yok. Biz, Tanpınar’a inanıyoruz. Mühim olan da bu. Gündüzleri parkları dolduran amcaların ıstıraplarının ortalamasını alıp Tanpınar’ın ıstırabına bölünce sonuç 1 çıkıyor. Evet, rakamla bir çıkıyor. İnsan zaten aritmetik bir hadisedir. Şairler, yeryüzündeki ıstırapların hemen hepsini bir yolunu bulup çıkarırlar. Bu, kadim meseledir. Şarap falan zaten işin bahanesidir. Her şey, sözü ıstıraba ve arzuya getirmek içindir.

AHMET HAMDİ TANPINAR

Ahmet Hamdi Tanpınar (23 Haziran 1901, İstanbul – 24 Ocak 1962, İstanbul)

Roman
Huzur (1949)
Saatleri Ayarlama Enstitüsü (1962)
Sahnenin Dışındakiler (1973)
Mahur Beste (1975)
Aydaki Kadın (1987)
Suat’ın Mektubu (2018, haz. Handan İnci)

Şiir
Şiirler (1961)

DİDEM GÜLÇİN ERDEM

1989 yılında Malatya’da doğdu. İlk ve orta öğrenimini İzmir’de tamamladı. Beykent Üniversitesi’nde Türk Dili ve Edebiyatı öğrenimi gördü. Şiir ve yazıları, 2004’ten bu yana Varlık, Yasakmeyve, Evrensel Kültür, Edebiyatta Üç Nokta, Akköy gibi dergilerde yayımlanıyor. Pamukkale Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı bölümünde araştırma görevlisi olarak görev yapmaktadır.

Yapıtları:

Perdesiz, Yasakmeyve, 2010
Olmayanım İçinizde, Everest, 2012
Boşluklara Doğru İlerleyelim, Edebi Şeyler, 2019

Ödülleri:

2009 Homeros Şiir Ödülü
2009 Memet Fuat Genç Şiir Ödülü
2009 Arkadaş Z. Özger ‘Juri Özel Ödülü’