ARKADAŞ ZEKAİ ÖZGER / Emre Varışlı

A

MÜFREZE / Arkadaş Zekai Özger

 

Gelirdi

ağlamanın düğmelerini ibrişim ipliklerle sargılayıp

iliklerdi, dünyaya uyumsuzluğunun sosyo-ekonomik

labirentlerini bilirdi de, kimse ayrık yorum

yeteneğinin toplumsal aşağsamalara yengi kılıcı

çıldırtıcı sessizliğini görmezlikten gelirdi.

öyleyse kimdi teklik yargıcı, kimse, çünki kim savaşın

çoklara karışma bilincinin erteleyici umutsuzluğunu

okşamıştır. kimse çünki kimse gülmeyi

yedirememiştir. yürek atışlarını annesini düşünen

beyannamesinin yazıcısını kutsayan daktilosuna,

elbette bir daktilo hiçkimsenin gözyaşlarıdır.

çünki hangi tuşa vursanız o sizin seçtiğinizdir,

çünki hayat en çok da tuşlardaki kapıların

yer değiştirmesidir.

 

Ürkerdi

kırılmış bir eylem kuşunun gagasındaki notaları bir kendi çözerdi

de ondan, cik cik cik seke seke ben geldim, yangına körükle

giden erlere körük yapan ellerle geldim, ben yalnız körük

yapmasını bilirim, körük kullanmasını bilmem, bilmezsem kim

benim patronumu kutsadığımı ustalarıma yeğleyebilir, elbette

hiçkimse, çünki hiçkimse patronlarının saygılı kölesi değildir,

sizin bile kaç kez annenizi ağlamadan düşündüğünüz

geceleriniz olmamış mıdır.

 

Kaçardı

çünki hiçkimse biafralı bir cenin kadar zayıf olan potansiyel

gücünü kendi varoluş sorunu için kullanmasına izin vermezdi

de ondan, vajinadan fışkıran bir bebeğin yanaklarını ilk kez

annesi öperse başka kimse öpmez mi hadi vietnamlı insanlar

savaş içinde sevişir diyelim, türkiyede hiç mi savaş yok yani,

ben şimdi hangi yanağımı leyla halite uzatsam türkiyeli

gerillacılara vuruluyorum.

Hesaplaştırdı

bir gün yenerim isyanımı, bireyci bağış böceklerinden

müfrezeyle katılırım ordumuza, emekçi tekaüdü babamı da

alırım yanıma, (o üniversiteli oğlunun eylemcilerden olmasını

istemezdi.) hadi yığın taşları kuyunun ağzına, babasına kendi

kavgasının bilincini veremiyen neferler şahları mat etmeyi

nasıl öğretir.

aha ben daha satrançı iyi öğrenemedim galiba onunçin

mızıkçılık ediyorum sanıyorlar.

 

(1970, Eylül)

Müfreze: Başka bir savaş / Emre Varışlı

 

     Her zaman dönüp durup Arkadaş’ın şiirlerine sığınıyorum. Onun şiirinde hep bir tamamlanmamışlık sezerim. Bu “tamamlanmamışık”ın olumsuz anlamda algılanmasını istemem. Aksine şiirine her zaman bir uzay payı bırakır.  Aslında tüm şiirlerin bırakması gerektiğini düşündüğüm gibi bir paydır bu. Belki de Arkadaş kendine kahin olup, şiirini yaşamına denk düşürmüştür, kim bilir.

Müfreze’yi tekrar okumaya başladığımda seneler önce “hadi Vietnamlı insanlar savaş içinde sevişir diyelim. türkiyede hiç mi savaş yok yani” dizesinin altını çizdiğimi gördüm. Eğer “Arkadaş’ın dünya görüşü nedir?” diye bana sorsalar hemen bu dizeyi gösterirdim. Benim “gündelik politik” diye adlandırmayı seçtiğim bir yaklaşım bu. İdeolojik olamayacak kadar politik. Slogansız slogan! İlk önce babanıza anlatsanız daha iyi olacak bir kavga bu! Kendi politik ve poetik duruşumun da harcına karıştırmayı hiç bırakmayacağım bir tür politize olma hali bu; 2022’den bakınca, belki de büyük ihtilallerin artık bittiği bir çağda, tek başına yürüyen bir ihtilale dönüşmenin şiiri. Hepimizin malumu olduğu üzere Arkadaş’ın içinde bulunduğu bol ağır abili, ağır üsluplu, çok ciddi politik ortamda sadece bir şair bakışı olduğu için değil, var oluşu bu halin içinde yoğrulduğu için bu böyle üstelik. Dolayısıyla şiirinin de bu doğrultuda olması benim gözümde “iyi şair” olmasının asıl sebebi. 

Bize başka bir politizm gerekirken, şiirin raydan çıkmış sesi bu arayışa yardımı edecektir. Müfreze savaşa hazırlanırken bize bu arayış için ipuçları bırakıyor. 

Arkadaş bu şiirde duyurmak istediği tüm atonal seslerin ortasında, anlamı da belirsizleştiriyor. Bütün şiirlerinin yanı sıra Müfreze’yi benim için özel kılan yan da bu; dil ile girdiği çekişme. Kendisi eminim daha uzun hayatta kalıp yazmaya devam etseydi bu çekişmeyi daha fazla okuyacaktık.  Anlamca dünyada verilen ve kutsanan bir savaşın kendi toprağında olduğunda başkalaştığını/marjinalleştiğini vurgularken yukarıda söz ettiğim gibi bir slogana sığınmıyor, gündelik ve doğal olandan yana konumlanıyor. Bu kadar “ciddi” politizmin içinde, daha sıradan gibi görüneni ön plana çıkarmaya çalışsa da yalın vasata düşmüyor, aksine sürekli dalgalanan bir dille okuyanı savuruyor. Tıpkı körüklemekten çok, yalnızca körük yapmaya yarayan elleri gibi. 

Bilirsiniz devrimler meydanları çok sever. Bazı şiirler o meydanlarda gürül gürül okunur. Bazı şiirler daha içerdedir. Belki de ilk tuğladırlar ama onları pek gören olmaz. Zaten devrim de meydana gökten iniyorsa, bi düşünmek gerek, ara yollardan çıksa belki daha iyi olurdu diye. 

ARKADAŞ ZEKAİ ÖZGER

Arkadaş Zekai Özger, 8 Ocak 1948 yılında Bursa’da doğmuştur. Ankara üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Basın Yayın Yüksek Okulundan mezun olmuştur. TRT’nin Ankara bürolarında çalışmıştır. 1970 yılından önce okulun polislerce basıldığı bir gün çıkan olaylarda başına ağır darbeler almış, aradan yıllar geçtikten sonra 5 Mayıs 1973 yılında sokakta ölü bulunmuştur. Şair Arkadaş Zekai Özger adına, İzmir’de Mayıs Yayınları tarafından 1996 yılında bu yana her yıl şiir ödülü verilmektedir.

EMRE VARIŞLI

Emre Varışlı [İstanbul, 1985] İlk kitabı Bir Günahkarın Bilmesi Gerekenler’in (2014) ardından şiir kitabı diye bir şey bilmiyorum (2016) ve hikâyelerden oluşan Vahşi Sıradan (2017) yayımlandı. Okuma performansları yapıyor, dergi ve fanzinlerde yazmaya devam ediyor. Ölüm ve Piyasa (160. Kilometre Yayınları)  ikinci şiir kitabı.